çok değildi istediğimiz. sadece bir kaç şarkı keşfetmekten, güzel bir film izlemekten ötesini düşünmeye gerek yoktu...
ancak bize verilen görevler ve yüklenen sorumluluklar yüzümüzdeki iyimser mimikleri çaldı. kaşlarımızı çattırttı..."güven" duygusunun korkulacağı ve aptalca olduğunu anlamamıza neden oldular. artık çoğu şeye içimizde sevinmeye başlamıştık. açık vermemek gerekiyordu duygularda. çünkü art niyetlerinden dolayı işgal edilecek özgürlüğümüz vardı. düşüncelerimize kara anlamlar yüklettirdiler. bir şeye sadece bakmak istedik, bir şeyi sadece olduğu için sevmek istedik saldırdılar. topla tüfekle olsa yine iyi. şekle sokup kalıplaştırdılar. izin vermediler. bir öz eleştiridir ki biz de itiraz etmedik. değmez dedik.
izlediğimiz şeylere göz alıcı reklamlar koydular. dediklerimize anlamlar yüklediler...kelime oyunları yaptılar kafamızı karıştırdılar. kendimizi bile tanımaz olduk artık. çok şeyken hayat anlamsızlaştı. zevk yasaklandı. mutluluk sadece masa üstü resimlerinde yeşille mavinin arasında bir yerde kaldı. ellerimize aletlerimizi aldık biz de başladık aramaya. neyi aradığımızı biz de bilmiyorduk ama olduğumuz yer ve bulunduğumuz zamanın yanlış olduğunu anladık. geleceğimize ellerimizde aletlerimizle gittik. bu arayışa savaş dediler. biz barış dedik. acilen barışmamız lazımdı hayatla yoksa onu anlamsızlıkla suçlamak içimize dert olmuştu...
yola koyulduk...yolda görüş mesafesi sıfır olduğundan sadece denenmiş yolları denedik. kaybolmamıza izin vermedik birbirimizin. ellerimizde aletlerle barışmak için yürüyorduk.bazen de koşuyorduk, bazen durup sigara içiyor, şarkı söylüyorduk. sevdiğimiz aforizmalar bizlere destek oluyordu....ama dikkat ediyorduk o sözler slogan olmamalı, sevdiğimiz şarkılar marşa dönüşmemeliydi.
ilerledik. çoğumuz genç gösteriyorduk ama tahmin edebileceğiniz gibi büyük düşünüyorduk, büyük düşünmek burda gerçek anlamındadır. büyük düşüncelerimizle kendi huzur evimizi kurduk. bu çok güzeldi çünkü bize bakacak memurlar yoktu. uyku saatlerimiz, uyku haplarımız yoktu...
devam ettik hala da devam ediyorduk var ettiğimiz dünya asla tapulu bir arazi değildi. bu çok güzeldi işte. kimsenin özel mülkiyetinde değildik, kamu malına da zarar vermiyoduk...çitleri aştık, birbirimize taş attık ama çiçek de topladık. sonra birer sigara daha yaktık...
anlam yükleme kaygısında olanlar çabuk yoruldular. yağmur yağınca çok sevindik saklanacak bir kuytuluk aramadık. yabani otlardan da sigara yaptık...yabani otlar bizlerin düşüncelerinde legaldi. fiziksel olarak değişmeye de başlamıştık. topluma ait geçerliliğini koruyan güzel vücutlar edindik.saçlarımız ve tırnaklarımız güzeldi. kıyafetlerimiz markaydı artık...
değişiyorduk. birbirlerimizi, değişimlerimizi alkışlıyorduk. yüzümüz de değişip güzelleşince bizi görenlere baktık şaşırarak. işte o zaman bizden ayrılanlar oldu. bize bakanlar, bize gıpta ettiklerini söyledikçe, bize yakınlaştılar, bizim gibi olmak istediklerini söylediler.bize bakanlara destek olanlar; bizden ayrılmış oldular. hayır bencil değildik. inanın; gerçekten onlar samimiyetsiz oldukları için böyleydik. bu hepimizin kararıydı.
sona gelmeceğimizi,bu yolculuğun bitmeyeceğini biliyorduk. ve bizler hala kısa ve öz davranıyoruz. yetiyor gibi geliyor bize. anlayabiliyoruz. uzatmaya gerek yok cümleleri çocuklar duvarları boyuyor bunu görüyoruz bir kaç ninni söyleyebiliriz. dandini dastanayı anlamasak da ninninin ne işe yaradığını anlıyoruz. bizleri uyutup da büyütenlere söylüyoruz; biz kendi yolumuzda tıpış tıpış yürüyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder